Yıllardır oluşturamadıkları kaos ortamına kendini çok yakın hisseden aldanmışların filmini seyrettirmek için fragmanlar yayınlamaya başladılar.
Seriyi hiçbir zaman tamamlayamayacak olmalarının verdiği telaş ve yarım yamalak bir oyuncu kadrosuyla, gişeleri altüst edeceğini umut edenlerin hunharca bir çabayla gösterime soktukları bu serinin sonunu senin tutumun belirleyecek.
*
Ey güzel kardeşim;
Senin ülkenin topraklarında, seninle aynı havayı teneffüs eden, senin de canı gönülden istediğin şekilde, özgür yaşamak için, sabahtan akşama ekmek telaşıyla koşturan insanların ortasında bomba patlatanların amacı ne olabilir sorusuna, bunca algı mühendisinin arasında kalmışlığınla, bir yanıt bulamayışını kınamıyorum.
Fakat bu kadar can kaybının bir kefareti olarak artık durup düşünmen gerekmiyor mu?
*
Ey güzel kardeşim,
Şehrin orta yerinde bomba patlatmak, terördür. Önce bu konuyu netliğe kavuşturalım. Ve sen, bu katliamın sahiplerinin birer özgürlük savaşçısı değil, zamansız bir mekanda senin ve sevdiklerinin canına da kastedecek kadar acımasız katiller sürüsü olduğunu kabullen. “Bugün beni yakmayan acı benim keyfi isteklerimin hizmetçisidir” diye düşünmenin insani vasıflardan seni nasıl soyutladığının farkına varmayacak mısın?
Ey güzel kardeşim;
Ortalığı kan gölüne çeviren eylemleri, terörist diyemediğin örgütlerin değil, devletin yaptığı gibi ütopik düşünceler içerisinde debelenip duruyorsun. Kendi bedenini patlatarak yok olmayı göze alacak kadar acımasız, düşünceyi rafa kaldırmış bir güruhun “istifa” sloganlarına fırsat verecek kadar basit bir planın içerisine “devlet” kavramını gerçekten sığdırabiliyor musun?
*
Ey güzel kardeşim;
Senin toprağında, senin ATA’nın canla başla mücadele ettiği teröristlerle her fırsatta bir araya gelen, senin gündemini belirlemek için her türlü illegal örgüte sırtını yaslamayı görev bilenlerin, “bu ülke bunları hak etmiyor” söylemlerini inandırıcı bulduğunu görüyorum. Bu ülkenin bunları hak etmediğini söyleyen tarafı seçerken, bu tercihinin bir başka katliama kapı açabileceği gerçeğini gözardı ederken “vicdanın” yeterince rahat mı?
*
Ey güzel kardeşim;
Ateşli savunucusu olduğun Cumhuriyet’in bir yönetim şeklinden çok, bir özgürlük kavramı olduğunu, bilmediğini görüyorum. Özgürlüğünü, terör örgütü ve onun paydaşlarıyla koruyabileceğini mi düşünüyorsun? Bölge ziyaretlerinde “kendi devletinin erkânından” mihmandarlık talep etmek yerine, terör örgütünün siyasi kanadını kendisine rehber edinenlerin, sana sunacağı özgürlüğün dikenli tellerinin acımasızlığını, kestiremediğini söylemeyeceksin öyle değil mi?
Ey güzel kardeşim;
Seni temsil makamında oturanların operasyonlarını görmezden geliyor olman, gerçeği sadece gölgeler. Gölgeyi bilirsin. Güneşin izin verdiği ölçüdedir hükmü. Bu operasyon sahiplerinin, senin mührünle seni nasıl savunamadıklarını, bu acziyetle ülkeni, kimlere ve ne şekilde şikayet ettiklerinin idraki içinde olduğunu ikimiz de biliyoruz. Bu operasyon sahiplerinin, “sayende”, senin meclisinde, Cumhuriyet’inin koltuklarının kimlere peşkeş çekildiğinin sen de en az benim kadar farkındasın. Bu gerçek seni ürkütmeye yetmiyor mu?
*
Ey güzel kardeşim;
Umudun kim? “Git ve beni savun, fikirlerimi savun! Düşüncelerimi savun! Dilimi savun! Kültürümü savun! Söylemek istediğim ne varsa söyle ve beni yaşat! Düşüncelerimi yaşat! Dilimi yaşat! Kültürümü yaşat! Bu topraklarda yaşat, insanca yaşat!” umuduyla verdiğin oya ihanet ederek, senin şehirlerinde, öldürmek için kuryelik yapanlar mı? Senin evladını sana çok görüp, katil olarak yetiştirmek üzere senden çalanlar mı?
Ey güzel kardeşim;
Maskelenmiş özgürlük zırvalarıyla senin dinini kullananları, senin inançlarını kullananları, seni en kutsal mekanlarında isyana alıştırmaya çalıştıranları, her fırsatta nabzını yoklayanları iyi tanı. Senin haklı bütün istek ve arzularını, kendi emelleri uğruna, silahlarının namlularına hapsedenleri iyi tanı. İyi tanı ve bu ülkenin kutsal bütünlüğünün senin ve benim en büyük menfaatim olduğunu kabul etmediğini söyleme lütfen. Senin yokluğun beni ürkütüyorken benim yokluğum seni hiç ürkütmüyor mu?
Ey güzel kardeşim;
Senin iyiliğin, senin geleceğin, senin özgürlüğün için seni öldürüyoruz diyenlerin, aslî bir parçası olduğun toplumun sosyolojini değiştirip, devletin ile arandaki bütün bağı koparmak adına nasıl çırpındıklarını algılamak senin için de artık zor olmasa gerek.
Ey güzel kardeşim;
Yıllardır, Büyük İsrail hayali ile yanıp tutuşanların, Büyük Kürdistan’ı nasıl bir piyon olarak öne sürdüklerini kabullenemiyor oluşun, bu gerçeği değiştirmeye yetmeyecek.
Ey güzel kardeşim;
İrkil ve kendine gel. Senaryosunu dahi bilmediğin bu filme figüran oyuncu olarak seni seçenlere hesap sormak için yol senin! Zira sen olmadan, bu toprakları film seti bilip, parçalanmış ceset sahneleri çekmeleri mümkün değil bilesin…
Cüneyt Polat
twitter.com/aybers